Hepimizin neden iyi bir hikayeyi sevdiğini merak ettin mi? Neden daha havalı dedikodulara ve soyunma odası sohbetlerine çekiliyoruz? Ve neden, en sevdiğimiz anılarımızdan bazıları anne ve babamızla hikaye zamanına odaklanıyor?
Evrim bilimi nihayet Homo sapiens’in neden bu gezegendeki diğer tüm yaşam formlarını geride bıraktığını anladı. Tarihçi Yuval Noah Harari, Sapiens: İnsanlığın Kısa Tarihi, bize, insanların bir grup olarak düşünme yeteneğinin, onlara belirli bir göreve yönelik çabalarını artırma ve hiçbir insanın veya bir grup hayvanın yapamayacağı yerde başarılı olma kapasitesini bahşettiğini söyler.
Bu özellik o kadar güçlüydü ki kabileler, meslekler, krallıklar, milletler, dinler ve ‘izm’ler (ideolojiler) kavramını doğurdu. Kölelik ve sömürgecilik gibi zararlı uygulamaların kurulmasına yol açan hikayeler ve bunlara son veren farklı anlatılardı.
Anlatıları anlamak
İnsanın evrimi, her çocuğun gelişimine fevkalade yansır. Doğumda, dünya onun etrafında dönerken bir çocuk sadece bir seyircidir. Etkileşim kurma, iletişim kurma, sembolleri ve dili anlama yeteneği, her çocuğun çevremizdeki anlamlı ve amaçlı dünyaya girişinin bekçisidir ve çocuğun anlamlı bir katılımcı olmasını sağlar. Bir çocuğun duyduğu veya gördüğü hikayeler, onun dünya hakkında bir anlayış geliştirmesine yardımcı olur. Bu anlayış onların davranışlarını şekillendirir. Dünyanın bu eylemlere tepki verme şekli önyargılara ve tutumlara yol açar. Bu deneyimler önemli olduğunda, hatıra olarak saklanırlar. Bir çocuğun karşılaştığı her duruma tepkisi, o zaman anılarının, inançlarının ve tutumlarının bir sonucudur.
Bir çocuğun duyduğu ilk hikaye belki de “Babam yakında evde olacak!”ve bu zaman kavramını ortaya koyuyor. Hikayelerin nasıl geliştirildiğine dair diğer yaygın örnekler arasında bir çocuğa ne zaman anlatıldığı yer alır:

“Eğer iyi bir bebeksen (yani bu şeyi yaparsan), baban sana sarılır, ikram edilir veya oyuncak verir!” Bu, gecikmiş memnuniyet kuralları belirler.
“Annemin işlerini bitirmesine izin verirsen, iyi bir yemek yiyeceksin!” Bu gecikmiş hazzı öğretir.
“İşte bir kedi; Bir kedi miyav diyor!” Oyuncakların kişileştirilmesi hikaye anlatımından başka bir şey değildir ve hikayeye inanma yeteneği öğrenmenin temelidir. Hikayeler, çocuğa sahip olduğu ve belki de gerçek hayatta asla karşılaşmayacağı şeylere, olaylara, insanlara inanma yeteneği veren hayal gücünü tetikler.
Hikayeler sadece bir eğlence biçimi değildir; bilişsel, duygusal ve sosyal gelişim için gereklidirler. Sinirbilim, hikaye anlatımının beynin birden fazla bölgesini uyardığını ve dil, anlama ve hayal gücü için çok önemli sinir yolları oluşturduğunu doğrular.
Gelişimsel davranışçı bir çocuk doktoru olarak, anlatıların genç zihinleri nasıl meşgul ettiğini, yaratıcılığı ve duygusal zekayı nasıl geliştirdiğini ilk elden gördüm. Yeni Ufuklar Otizm için Sosyal Katılım Teorisi, yapılandırılmış etkileşimlerin çocuk gelişimindeki rolünü vurgular. Hikaye anlatımı, çocuklarda katılımı, sosyal bağı ve duygusal düzenlemeyi teşvik etmenin en doğal ve etkili yollarından biridir.
Hikayeler gelişmekte olan beyni nasıl şekillendirir
Araştırmalar, hikayeleri dinlemenin ve anlatmanın dil işleme, duyusal deneyimler ve empati ile bağlantılı beyin alanlarını harekete geçirdiğini gösteriyor. Journal of Neuroscience’da 2018 yılında yapılan bir araştırma, iyi anlatılmış bir hikayeyi duymanın, hikaye anlatıcısı ile dinleyici arasındaki beyin aktivitesini senkronize ederek paylaşılan bir duygusal ve bilişsel deneyimi teşvik ettiğini buldu.
‘Bir zamanlar’ ın arkasındaki bilim
Beyin taramaları, çocuklar iyi yapılandırılmış bir hikayeyi dinlediklerinde sadece beynin dil merkezlerinin aydınlanmadığını, duyusal korteksin de aydınlandığını ortaya koyuyor. Hikaye örneğin tatlı bir aromayı anlatıyorsa, beynin koku alma bölgeleri aktive olur. Bu sürükleyici etki, çocukların hikayeleri “hissetmelerinin” ve onlarla derin bir duygusal bağ geliştirmelerinin nedenidir.
Sınıflarda ve evde, çocukların sonları tahmin ederek, sorular sorarak veya karakterleri harekete geçirerek katıldığı etkileşimli hikaye anlatımı, katılımı ve sosyal karşılıklılığı önemli ölçüde artırır.
Hikayeler kelimelerden daha fazlasıdır; beyni şekillendirir, insanları birbirine bağlar ve yaşam boyu öğrenmeyi teşvik ederler. Ebeveynler, eğitimciler ve bakıcılar hikaye anlatımını günlük rutinlere entegre etmelidir — sadece eğlence için değil, aynı zamanda çocuğun sosyal, duygusal ve dilsel gelişimini zenginleştirecek bir araç olarak.
Dr. Samir H Dalwai Gelişimsel Davranışçı Bir Çocuk Doktorudur

