Danimarka’nın bir Japon iade talebini reddetmesinin ardından Grönland’da gözaltından serbest bırakılan deneyimli balina avcılığı karşıtı kampanyacı Paul Watson, açık deniz çatışmalarında zıpkıncılar ve fok avcılarıyla on yıllarca savaştı.
Yıllarca İzlanda ve Norveç ile birlikte ticari balina avcılığı yapan son üç ülkeden biri olan Japonya’dan bir bete noire olan Watson, 21 Temmuz’da özerk bir Danimarka bölgesi olan Grönland’da tutuklandı.
Serbest bırakılma konusundaki ilk yorumu, beş aylık tutukluluğunun “yasadışı” Japon balina avcılığına dikkat çekmesiydi.
Cpwf’ye göre Watson, gemisi Kuzey Pasifik’teki yeni bir Japon balina avcılığı fabrikası gemisini “kesmek” üzereyken bir Japon “kırmızı ihbar” uluslararası emriyle tutuklandı.
Japonya, Watson’ı, 2010 yılında Shonan Maru 2 gemisiyle Deniz Çobanı çatışması sırasında balina avcılarının faaliyetlerini bozmayı amaçlayan bir kokuşmuş bombayla bir Japon mürettebat üyesini yaralamakla suçluyor.
Watson’ın avukatı Jean Tamalet, Afp’ye “kavga bitmedi.”
Tamalet, “Kaptan Paul Watson’ın bir kez daha dünyayı tamamen gönül rahatlığı içinde gezebilmesini ve bir daha asla benzer bir olay yaşamamasını sağlamak için şimdi kırmızı bildirime ve Japon tutuklama emrine itiraz etmemiz gerekecek” dedi.
74 Yaşındaki Amerikalı-Kanadalı, Japon hükümetini Watson’a karşı “küresel bir insan avı” başlatmakla suçlayan hayvan hakları aktivisti Fransız ekran efsanesi Brigitte Bardot’un desteğini aldı.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da Danimarkalı yetkililere Fransız vatandaşlığı başvurusunda bulunan kampanyacıyı iade etmemeleri için baskı yaptı.
Watson kendini 1977’de deniz yaşamını kurtarmaya adadı ve Deniz Çobanlarını Koruma Derneği olacak olanı kurdu. Acı bir tat bıraktığını söylediği iç çatışmanın ardından 2022’de gruptan atıldı. Fransa da dahil olmak üzere derneğin bazı şubeleri onu desteklemeye devam ediyor.
O zamandan önce Kanada Sahil Güvenlik ve Norveç ve İsveç ticari deniz gemileriyle zaman geçirmişti.
Yıllar geçtikçe bir medya kişiliği haline geldi, realite TV dizisi “Balina Savaşları” nda yer aldı ve doğrudan eylem taktikleriyle ün kazandı: yasadışı balina avcılığı ve balıkçı gemilerini kovalamak, taciz etmek, batırmak ve sıkıştırmak.
Sea Shepherd’ın web sitesinde, “Biz kar korsanlarını avlayan ve yok eden şefkat korsanlarıyız” diyor.
Balina avcılarına karşı akustik silahlar, tazyikli su ve kokuşmuş bombalar kullanıyor.
Bu yöntemleri kullanarak bir düzineden fazla tekneyi batırmış ve aynı sayıda tekneye baskın yapmıştır.
Bir kampanyacı olarak, uzun süredir patron Bardot, Sean Penn, Pierce Brosnan ve Pamela Anderson gibi yıldızların desteğini ve finansmanını harekete geçirerek iletişim alanında bir derece aldı.
Yedi çocuğun en büyüğü olan 1950’de Toronto’da doğan Watson, Kanada’nın doğusundaki New Brunswick’te bir balıkçı köyünde büyüdü.
Annesi 13 yaşındayken öldü ve iki yıl sonra babasıyla düştükten sonra evden ayrıldı.
Balinalara olan tutkusu, 1975’te Sovyet balina avcılarıyla bir çatışmaya yakalandığında ve ölmekte olan bir balinanın gözlerinin içine baktığında ateşlendiğini söylüyor.
Bir 2017 röportajında “Balinaları, kaplumbağaları, köpekbalıklarını, ton balıklarını ve karmaşık deniz biyoçeşitliliğini kurtaramazsak, okyanuslar hayatta kalamaz” dedi.
“Ve eğer okyanuslar ölürse, insanlık ölecek, çünkü bu gezegende ölü bir okyanusla hayatta kalamayız.”
Cesur Watson, 45 yılı aşkın bir süredir Sibirya’dan İzlanda, Norveç, Faroe Adaları ve Japonya’ya muhteşem operasyonlar gerçekleştirdi.
Mürettebatı ile binlerce balinayı kurtardı ve balina avcılarının yasadışı faaliyetlerini fark etti.
2010yılında Sea Shepherd, Japon tekneleriyle çatıştı ve kuruluşun yüksek teknolojili süper teknesi Ady Gil’in uzak Güney Okyanusu’nda batmasına yol açtı. Röportajlarda düzenli olarak “kimseyi yaralamadık” diyor.
O zamanlar Japon gemileri Antarktika ve Kuzey Pasifik’te bilimsel amaçlarla balina avlıyorlardı.
Biyografisinde Greenpeace’i 1972’de kurduğunu iddia eden üç çocuğun ak sakallı babası, ancak protesto taktikleri hakkındaki tartışmalar nedeniyle grupla yollarını ayırdığını söyledi.
Eski müttefikleri ve Japon hükümeti, radikal taktikleri nedeniyle onu “eko-terörist” olarak nitelendiriyor.
1997’de Hollanda’da birkaç ay tutuklu kaldı ve 2012’den 2014’e kadar açık denizlerde sürgünde yaşadı.

